Muzların takım elbise giydiği potasyum krallığı.

Potasyumun güç olduğu bir evrende, her şeyin ritmi muzların kalp atışına bağlıdır aslında. Onlar sıradan meyveler değil de takım elbiselerini giymiş, sahneye çıkmaya hazırlanan aristokratlardır. Çürük kabuklarının bile bir metafor, insanın kendi içindeki çürüme ile dışarıya sunduğu parlak yüz arasındaki çatışma gibi algıladığım günler olabiliyor bazen. Bu krallıkta potasyum, yalnızca bir mineral değil, voltrana benzer oluşan bir gücün metaforu olmuş oluyor. Muzların ellerinde birer sarkastik asa gibi parlıyor kendi zihinleri. Her lokma, kötü bir hissin düşüşünü, her kabuk bir imparatorluğun kaygan zeminini hatırlatıyor bana.

Takım elbiseli muzlar, konser salonlarında absürd senfoniler de çalıyor ara sıra zihnimde. Gitar telleri yerine kabuklar geriliyor, bateri yerine karpuzlar patlıyor. Şarkılar, potasyumun gücünü öven ironik melodilere dönüşüyor. Dinleyen herkes bir yandan kahkahaya boğuluyor bir yandan da kendi çürüyen metaforlarını fark ediyor. Ve ben bu meyve dolu karmaşıklığın bir konuğu olarak sahnenin kenarında oturuyorum. Muzların göz göze geldiği anda hiç beklenmedik bir anda bana selam veriyorlar;

“Biz sadece meyve değiliz, biz senin absürd aynan, senin metaforik çürüğün, senin potasyumla beslenen ironi krallığın.”

Bir noktadan sonra bedenin en temel dürtülerine dokunmaya başlıyorlar. İnce uzun şekilleri, kabuğun içinden çıkan yumuşak dokuları insanın zihninde yalnızca beslenme değil aynı vakitte arzunun da bir sembolüne dönüşüyorlar. Bir lokma alındığında dilin üzerinde kaygan bir his bırakıyorlar ve bu his bedensel yakınlığın en doğal çağrışımlarını hatırlatıyor. Muz, yalnızca potasyumun gücüyle değil, bedenin gizli enerjileriyle de ilişkilendiriliyor diyebilirim. Aura enerjisi misali? (İlerleyen günlerde bunun üzerine yazmak istiyorum) Diyebiliriz belki. Yavaşça soyulan kabuk, bir ritüel gibi içte saklı olanın dışarıya açılması, mahremiyetin görünür hale gelmesi. Bu açılma, izleyen gözlerde hem merak hem de çekim uyandırıyor insanda.

Konser salonunda çalınan o absürd senfonilere benzetirim ben muzları zihnimde, bir anda yerini daha derin bir ritme bırakan güzel olgular gibi. Kalbin hızlanmasına, nefesin değişmesine, aklınıza gelebilecek tüm farklı hislere yelken açabilen değişik karakteristik tatlar. Muzların bakışları artık yalnızca ironik değil, aynı zamanda davetkar olabilir! Onlar, bedenin kendi içindeki gizli çağrısını hatırlatıyor herkese ve her kabuk bir soyunma, her lokma bir yakınlaşma olabiliyor.

Ve ben? Bana gelirsek sahnenin kenarında otururken, muzların bu şehvetsel oyununa tanıklık ediyorum etmeye de devam edeceğim sanırım. Ancak günün en önemli detayı ise içlerinden birinin çıkıp bana fısıldaması oldu. “Biz sadece besin değiliz, biz arzunun gündelik suretleriyiz.” Bu tıpkı erotik edebiyatın sanatsallığı tadında diyebiliriz.

Aralığın altıncısına merhaba diyelim.


10 yorum:

  1. sana göz kırpmışlar biz sadece meyve değiliz demişler :)) ve bunu gündelik durumlara bağlaman çok güzel olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, muzların göz kırpışı aslında gündelik hayatın ironik merhabası gibi. Onlar sıradan meyve değil, bizim sıradanlığımızın absürd aynası. Senin de bunu yakalaman hoşuma gitti.

      Sil
    2. Eskisi gibi harika şeyler yazmaya devam ediyorsun, yani bir muzu almışsın evirmişsin farklı temalara içeriklere sokmuşsun, bunu yakalamak zor değil. Diyorum sana bir kitap yaz, türkiyede bu kulvarda tek olursun :) biz de alır okuruz, gündelik içerisinde kendimizi iyi hissederiz

      Sil
    3. Çok tatlısın hanımefendim. Ben kim kitap yazmak kim.

      Sil
  2. Muzların afrodizyak özellikleri var zaten. Ancak bunun dışında farklı bir bakış açısı ile alman hoş durmuş, sahnenin kenarında oturup sana fısıldayan muzların günlük suretleri neye benziyordu? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günlük suretleri bazen metroda yan koltuğa oturan bir yabancı, bazen market rafında sıradan bir paket… ama hepsi aynı anda potasyum krallığının aristokratları. Dediğin gibi fısıldayan muz aslında gündelik hayatın gizli afrodizyak sesi.

      Sil
  3. Yine muhteşem yazılara dönmüşüz bakıyorum :) bir meyveyi bu kadar güzel şekilde sanatsal açıdan absürt hale alıp erotik edebiyata bağlamak güzel anlatılırdı. Bu arada şarkı çok güzelmiş ilk defa dinledim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Ceren Hanımcığım! Muzun erotik edebiyatla kesişmesi aslında gündelik arzunun en sıradan suretini sanatsal bir maskeyle sahneye çıkarmak. Şarkıyı beğenmene sevindim, o da yazının gizli ritmini tamamlayan bir parça oldu ehe.

      Sil
  4. Potasyumu bir kimyasal element olmaktan çıkarıp kültürel bir metafora dönüştürmek :)) bunu sadece senden bekleyebilirdim alpinhocuğum :)) diyorum gel ekibime katıl iş ortaklarımızı genişletebiliriz bu kafayla :) modern çağın en güçlü eleştiri aracı olabilir ama bence en iyi eğlenceli kaçışı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekibine katılırsam ekibin bana sığamaz İdilciğim.

      Sil