Dün, yıl sonu yaklaşmasına rağmen takvim yapraklarının sıradanlığına meydan okuyan bir yoğunluk olmuştu. Toplantı için iş ortaklarımızdan gelen Alman ekibin ofise uğrayışı, atmosferi başka bir koordinata taşıdı diyebilirim. Ben ona Helga diyeceğim, Helga Hanım'la ikinci defa yüz yüze gelmek, bir tür karakter rezonansı oldu. İlk buluşmamızda sıcak kanlılığını sezmiştim, dün ise bu sıcaklık bir ''insani auraya'' dönüşerek daha derin bir bağ kurdu. Malum kazadan sonra telefonla arayıp üzüntüsünü dile getirmesi, onun empati repertuarının ne kadar geniş olduğunu göstermişti zaten. Ve dün, bana sunduğu hediye yalnızca bir nesne değil bir jestin somutlaşmış güzelliği gibiydi. Bana neden Almanya'da çalışmıyorsun? diye sorduğunda 3-5 saniye kilitlenmiş şekilde baka kaldım. Her hangi bir cümleye anında cevap verebilen ben, bunda cevap veremedim. Çok tatlı bir hanımefendi'dir. Sonra mı? Bir anda konu Santiona'ya geldi, hiç anlamadım. Santiano hakkında konuşurken kendimi onunda o grubu dinlediğini hatta konserlerine de gittiğini söylediği cümlelerinin içinde buldum. Santiano'yu her gün dinlediğimi ben de bir gün konserlerine gitmek için Almanya'ya geleceğimden bahsettim. Helga Hanımcığımdan Santiano'nun yeni albümü için hediye sözü almış oldum, bir kaç ay sonra tekrar geldiğinde albümü getirecek olması tüm hücrelerimi mutlu etti.
Toplantılar, iş hayatının vazgeçilmez ritüellerinden biri bunda hemfikiriz büyük ihtimalle. Ancak aslında toplantıların da kendine özgü bir dili var diyebilirim. Kullanılan kelimeleri, bakışları, hatta sessizlikleri bile çok güzel şekilde egale edip devamlayıcı hale getirme yeteneğim var. Bu durumda toplantılar benim için tamamen ofis hayatının en renkli sahneleri oluyor. Toplantılarda YK olduğunda bir kaos olabilir evet, genellikle düşünce trafiği çarpışmaları yaşanır, fakat ben dün zihimle her şeyi bana bırakın vari davranış sergileyerek, o karmaşa bir anda eğlenceli bir hale evrildi. Ortaya çıkan sonuç sıradan bir iş değil de, adeta kolektif zekanın kristalize ürünü'ne dönüşmesi hali aldı ve beni çok mutlu etti. Sonuç olarak güzel bir iş çıkardık ve sürdürülebilirlik devam etti.
Akşam, iş çıkışı arkadaşlarla bunu kutlamak, günün ritmini bir sosyal katharsis'e dönüştürdü. Kahkahalar, sohbetler, hepsi birer anlık hafıza fosili olarak zihnimde yer etti.
Ve tabii ki Galatasaray’ın maçı. Benim için bir duygusal voltaj testiydi. Sahada yaşananlar, heyecanı kursağımda bırakan bir skor trajedisi'ne dönüştü. ŞL'de Monaco karşısında 1-0 lık mağlubiyet, bir anlık melankoli yarattı. Ancak genel hayatımda da dahil toparlanma ihtimalinin poetik umuduna her daim tutunurum. Next match'e bakacağım, ne diyeyim.
Bu arada votka içmeyi çok özlemişim ben.
Kolektif zeka :) Helgacık bayağıda ilgiliymiş baksana. Santiano şu bana gönderdiğin alman irlanda şarkıları yapan arkadaş değil miydi? Toplantının çok güzel ilerlediğine ve sonucuna sevindim, tebrik ediyorum. Bu arada votkayı özlemişsin evet de bir ara Irish Kadıköy yapmak gerek söz verdin.
YanıtlaSilHelga Hanım çok iyi bir insandır. Evet, Santiano grubun adı, yeni albümleri çıkmış, dinle sen de çok güzel şarkılar var içerisinde. Irish beni özlemiştir, ben daha çok özledim.
SilHiç sevmiyorum şu toplantı işlerini, çok kasılıyorum tuhaf anlar yaşıyorum.
YanıtlaSilTebrik ederim efenim, başarılarının devamını dilerim :) Galatasaray konusu için fazla üzülme, babamda çok üzülmüştü :(
Aslında toplantılar kendimi iyi hissettiğim anların içinde diyebilirim. İnsanların gereksiz problem yaşamalarını çıplak gözle görmek paha biçilmez. We are the best Galatasaray diyelim? ehe
SilTebrik ederim toplantı için ve kişisel olarak başarılarının devamını dilerim :)
YanıtlaSilBilmukabele hanımefendim.
SilAlmanlar gerçekten çok naif oluyorlar.Çalıştığım iş yerinde mühendis bir Alman arkadaş var, çalışırken çok rahatlar ve çözüm odaklılar. Kültürle ilgili bu bence. Kendilerini çalışırken çok rahat hissediyorlar. E rahat hissettiklerinde çözüm de kolaylaşıyor. Toplantının güzel ilerlemesi konusunda senin adına sevindim. Zaten sen çok iyi bir çalışansın bence şirketindeki yönetim kuruluda bunu gördüğü için senin egeye göç etmene izin vermeyip seni kaybetmek istemiyorlar :)
YanıtlaSilNaiflik mi, yoksa sistemin insanı rahatlatan bir yan ürünü mü, emin değilim aslında. Almanların iş disiplinini görünce bazen ‘rahatlık’ aslında yılların kurumsal refleksi gibi geliyor. Kültürel uyum meselesine ben de katılıyorum. YK'nun Ege’ye göç konusundaki tavrı ise biraz ironik, İK politikası ile göçmen kuşların rotası arasında fark yok ehe, kim değerliyse tutuluyor, kim değilse uçuyor. Benim için mesele onların beni kaybetmek istemesi değil de benim kendimi kaybetmek istememem. Ancak sonunda bir gün Ege planı olacağı şimdiden belli zaten.
SilAslan parçam benim be! Tuttuğunu kopartır affetmez ahaha.
YanıtlaSilBana bak sen en iyisi şirketle olan bütün bağını kes, Sinan sen ben bir ofis açalım, biraz da biz kazanalım. Tüm denetimler geldiğinde sen ilgilen biz sadece yurtiçi durumlarına bakarız. Ne dersin?
Tıpki çocukluğumuzdaki teyzenin bahçesine girip tüm erikleri toplayıp okuldaki çocuklara dağıttığımız gibi ahaha. Dönüşüm is geliyor!
Bizim 3'ümüzün yan yana geldiğinde iş yapabileceğimizi düşünüyorsan hay hay. O gün ne güzeldi değil mi? O teyze halen daha yaşıyor bu arada, bayramda bizimkileri ziyaret ettiğimde gördüm, hiç değişmemiş.
SilÇalışamayız :) O teyzeyi ben de görüyorum ara ara. Yaşlandı artık iyice, çocukları bayramdan bayrama geliyor, onlarla da denk geliyoruz. Çok fazla samimiyetim olmasa da ayaküstü merhabalaşıyoruz.
Sil